Translate

7 Mart 2017 Salı

Yozlaşmış Siyaseti Anlatan Filmler






"Deneyimlerinizden hiç öğrenmez misiniz?"
"Bunu hiç öğrenen var mı?"
Kirli Yarış



Yapım : ABD - 1939
Yönetmen: Frank Capra
Oyuncular: James Stewart, Jean Arthur, Claude Rains 
En İyi Özgün Oscar Ödülünü almıştır (Lewis R. Foster)

Halkın içinden gelen genç bir adam ideallerinin peşinden Washington'a gelir ve senatoda görev alır. Siyasetin içine girdiği zaman dönen oyunlardan haberdar olur, ama bu yozlaşmaya karşı mücadele eder. Senator Smith'in 23 saatlik konuşması ise sıra dışı ve muhteşem olarak değerlendirilir. 


Mr.Smith film olabilir ama,
Hiç bir siyasetçinin konuşması, 36,5 saat süren Atatürk'ün Nutuk'u gibi olamaz, 
senarist belki de Nutuk'tan etkilenmişlerdir, kimbilir...







The Candidate - Aday
Yapım : İrlanda - 1972
Yönetmen: Michael Ritchie
Oyuncular: Robert Redford, Peter Boyle, Melvyn Douglas 

Kazanma şansı olmadığını düşünen partisi Bill McKay'i kendi haline bırakır, lakin dürüstlüğü ile halkın gönlünü kazanır ve büyükler ligine girer. Ama durum hiç te gözüktüğü gibi değildir ve zamanla çevresine uyum sağlar.

"This thing you call politics? Politics is bullshit."








Yapım : ABD - 1992
Yönetmen: Tim Robbins
Senaryo: Tim Robbins
Oyuncular: Tim Robbins, Giancarlo Esposito, Alan Rickman 

Tim Robbins’in yeterince bilinmeyen bu ilk yönetmenlik denemesi, politikaya atılan bir folk şarkıcısının sahte belgeseli. Bir mockumentary olması, yani belgeselmiş gibi yapması, filmin en orijinal taraflarından biri ama asıl gücünü yaman bir siyasal ve toplumsal hiciv olmasından alıyor. Hollywood içindeki sol kanadın en aktif isimlerinden olan Robbins, bir politikacının sadece yalan dolan yoluyla ve medyayı doğru kullanarak nasıl yükselebileceğini, halkı milliyetçilik ve din gibi unsurlar üzerinden maniple etmenin de aslında ne kadar kolay olduğunu ürkütücü bir gerçekçilikle perdeye taşıyor...(alıntı)

"Keşke size 100 kere oy verebilseydim"
"Yapabilirsiniz aslında"
"Ciddi misiniz?"
"... Yo, şaka yapıyordum ..."
" Hahahaha..."






Yapım : ABD,  Almanya,  Fransa,  İngiltere,  Japonya - 1998
Yönetmen : Mike Nichols
Oyuncular : John Travolta,  Kathy Bates,  Emma Thompson

’68 kuşağı öğrenci hareketi içinden çıkıp siyaset sahnesinde yavaş yavaş yükselen ve doksanlarda Amerikan Başkanlığı için yarışan Jack Stanton ve eşinin hikayesi, Bill ve Hillary Clinton’la paralelliği sebebiyle çok konuşulmuştu. Politikaya belli bazı idealler uğruna atılan ama yıllar içinde bu idealleri teker teker görmezden gelmeye başlayan bir başkan adayı ile evliliklerini ve seçim kampanyalarını çeşitli seks skandallarından korumaya çalışan eşinin öyküsü, tıpkı bu hafta vizyona giren Zirveye Giden Yol (The Ides of March) gibi, kampanyada yer alan genç ve idealist bir danışmanın gözünden anlatılıyordu. John Travolta ve Emma Thompson’ın başrollerinde yer aldığı yapım, çiftin pis siyasi oyunlara bulaşmasını bir türlü hazmedemeyen akıl hocası rolündeki Kathy Bates’in müthiş performansına da Yardımcı Kadın Oyuncu kategorisinde Oscar adaylığı getirmişti. (alıntı)


"Deneyimlerinizden hiç öğrenmez misiniz?"
"Bunu hiç öğrenen var mı?"






Yapım: ABD - 2008
Yönetmen: Jay Roach
Oyuncular: Kevin Spacey ,  John Hurt ,  Tom Wilkinson 


Amerika’da 2000 yılındaki başkanlık seçimlerinin sonucunu belirlemiş olan Florida oylarının yeniden sayım sürecini ve perde arkasında dönen dolapları ele alan Emmy ödüllü sağlam bir televizyon filmi. George W. Bush’un zaferini ilan etmesi ve Al Gore’un mağlubiyeti ile sonuçlanan bu şaibeli süreç, sadece Amerika’nın değil, tüm dünyanın kaderini de etkilemiştir... 

EK: Öteki Sinema'dan Değerlendirme






Il Divo - La spettacolare vita di Giulio Andreotti
Yapım : İtalya , Fransa - 2008
Yönetmen : Paolo Sorrentino
Oyuncular : Toni Servillo,  Anna Bonaiuto,  Piera Degli Esposti


İtalyan siyaset tarihinin önemli isimlerinden biri olan, bizdeki Süleyman Demirel misali tam yedi kez Başbakanlık görevini üstlenmiş Giulio Andreotti’nin gerçek öyküsünü anlatıyor Il Divo. Ancak Andreotti’nin çöküş dönemine, mafya ile ilişkilerinin ayyuka çıkışına, çeşitli siyasi cinayetlerin arkasında yer alışına odaklanıyor. 


 "Priests vote, God doesn't"













"ŞEYTANIN YAPTIĞI EN BÜYÜK KURNAZLIK ; TÜM DÜNYAYA YAŞAMADIĞINA İNANDIRMAKMIŞ..."
Olağan Şüpheliler (Usual Suspects,1996)









6 Mart 2017 Pazartesi

Kralın Bütün Adamları / Çanakkale-Gelibolu








All the King's Men - 1999 BBC
Yönetmen: Julian Jarrold
Oyuncular: David Jason, Maggie Smith






Gerçeklerin çok uzağında bir İngiliz filmi...
Kralın Adamları'na Ne Oldu?



Altı ay önce (*makale Haziran 2000'den) İngiliz televizyonlarında oynayan "All The King's Men" adlı film, I.Dünya Savaşı'nda, Çanakkale cephesinde geçiyor. Film, esir alınan İngiliz askerlerinin başlarından vurularak öldürüldükleri iddiası üzerine kurgulanmış... Oysa, ne Osmanlı belgeleri, ne de İngilizlerin harp tarihi kaynakları bu iddiayı doğruluyor!...


Yıl 1915; Mayıs'ın son günleri, Birinci Dünya Savaşı tüm şiddetiyle sürüyor. Altı ay önce Osmanlı'yı savaş dışı bırakmak ve Rusya'ya yardım etmek için Çanakkale önlerine gelmiş olan İngiliz ve Fransız donanmaları, Boğaz'ı savunan Osmanlı Kuvvetleriyle çarpışıyorlar. 18 Mart 1915'deki deniz harekatları püskürtülmüş, 25 Nisan'da başlayan kara çıkartmasından ise henüz bir sonuç çıkmış değil... İngilizler'in Avustralya, Yeni Zelanda ve Hindistan'dan getirdiği ve belki adını bile duymadıkları bir ülkede savaşa tutuşmuş Anzak adı verilen sömürge askerleri de durumu düzeltmeye yetmiyor...


İşte tam bu günlerde, İngiltere Kralı V.George'un Sandringham'daki sarayında bir hareketlenme olur. Sarayın bahçıvanları, aşçıları, değişik görevlerdeki hizmetkarları, Gelibolu cephesinden gelen başarısızlık haberlerinden etkilenmiş ve orduya katılmaya karar vermişlerdir. Onlara göre tüm ülkenin erkekleri savaşırken Kralın hizmetkarlarının da onlardan bir farkı olmamalıdır. Sandringham sarayındaki 147 hizmetkar bir araya gelir ve savaşmak için Çanakkale'ye gitmeye karar verirler. Kralın adamlarından oluşan grup, 54.Tümen, 163.Tugay ve 5.Norfolk Alayı'na bağlı "Sandringham Bölüğü" adıyla Gelibolu'ya gönderilir.


Sandringham Bölüğü, 11 Ağustos 1915'te Gelibolu'da Suvla Körfezi adını verdikleri yerde (Anafartalar) karaya çıkar. Bölge, Türk topçusunun ateşi altındadır. İngilizlerin 163 Tugay'ı birlikleriyle, Türklere karşı taarruza geçmiş ancak Türklerin kuvvetli top atışları ve keskin nişancılar karşısında İngilizler büyük kayıplar vermişlerdir. 


54Tümen Komutanı General Inglefield, 5 Norfolk Alayı'nın komutanı Yarbay Sir Horace Beauchamp, Sandringham Bölüğü'nün komutanı ise Yüzbaşı Beck'dir. Bölük, 12 Ağustos günü Norfolk Alayı ormanlık bölgeye doğru hareket halindeyken, Türk topçu atışı altında kalır ve bir daha haber alınamaz. Ne Kral George, ne de Çanakkale İngiliz Orduları Başkomutanı İan Hamilton, bu gönüllü birlikle ilgili bilgi alamaz ve İngilizler için birliğin kaderi, 'tarihe bir sır olarak geçer'. 


Ancak olayla ilgili İngiliz kaynakların iddiaları Norfolk alayının bu çatışmalar sırasında esir düştüğü ve Türk askerleri tarafından başlarına kurşun sıkılarak öldürüldükleri yönündedir. Örneğin Britain Empire Press'ten F Loraine Petre, hazırladığı dosyada olayı, 5 Norfolk Alayı'nda bulunan Yüzbaşı Coxon ve Teğmen Fawkes'ın yaralı olarak esir düştükleri geri kalanların ise 'muhtemelen' öldürüldükleri şeklinde anlatır...


Çanakkale'de tam 85 yıl önce kaybolan bu insanların öyküsü, geçen yıl İngiltere'de bir televizyon filminin konusu oldu. 'All The King's Men' Nigel McCrery'nin aynı adlı kitabından uyarlanan 'Kralın Adamları' filmi, kısa bir süre önce de İngiliz Devlet Televizyonu BBC'de yayımlandı. Film, esir alınan İngiliz askerlerinin başlarından vurularak öldürüldükleri iddası üzerine kurgulanmış. Filmin kadrosu ise oldukça ilginç; Sandringham Alayı'nın komutanını, İngiltere'nin ünlü oyuncusu David Jason (Only Fools and Horses) oynuyor.  'Starwars' dizisinde 'İmparator' ve 'Senatör Polpotin' tiplerini canlandıran İan McDiarmid de İngiliz ordu papazı Edwards rolünde. 110 dakikalık filmde Kral VGeorge'un sarayında çalışan hizmetkarların savaş hazırlıkları, askere gidişleri, Gelibolu'daki cepheye geldikten sonra yaşadıkları günler, Türkler tarafından esir alınışları ve öldürülmeleri anlatılıyor. İngiliz TV izlenme raporlarına göre, film, yayınlandığı 14 Kasım 1999 gecesi, tam 97 milyon kişi tarafından izlenmiş. ...


Bu ilginç olayla ilgili Osmanlı belgeleriyse İngilizler'in iddialarını doğrulamıyor. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Strateji Etüd Başkanlığı'nda bu konuda detaylı bilgisi bulunuyor. Türk Dışişleri Bakanlığı da filmin çekildiği günlerde konuyu araştırarak İngiliz Dışişleri'ne filmin insanları yanlış bilgilendirdiğini anlatan kapsamlı bir rapor gönderiyor. Ayrıca Türk Tarih Kurumu Başkanlığı da filmin senaryosunu oluşturan kitabın yazarı Nigel McCrery'e konuyla ilgili dokümanları anlatan bir yazı gönderiyor.


Türk Arşivlerindeki belgelerde,12-13 Ağustos 1915'de Küçük Anafartalar'daki Türk kuvvetlerine komuta eden 36 Alay Kumandanı Binbaşı Münib Bey'in aynı tarihli savaş tutanaklarında çatışmalar konusunda ayrıntılı bilgiler veriliyor. Bu tutanaklara göre, İngiliz askerlerinden geri alınan arazi üzerinde, 300'e yakın ceset belirlenir. Yaralılarla beraber 35 İngiliz askeri de esir alınmıştır. Buna karşılık Türk tarafının kayıpları arasında l'i subay 61 ölü,4'ü subay 169 yaralı bulunmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla, cephede çok şiddetli çatışmalar yaşanmış ve İngiliz tarafı ağır kayıplar vermiştir. Esir alınan İngilizler ise, filmde iddia edildiği gibi öldürülmemiştir. Bunlardan biri olan 3357 Sicil numaralı Er A.G.Brown (5'inci Norfolk Regiment 54 Div 163) yakalandıktan sonra Türk komutanlara verdiği ifadesi şöyledir;


"10 Ağustos 1915'de Tuzla Göl civarında karaya çıktım. İsmini bilemediğim bir tepeye hücumda tepenin ancak eteğinde mecruh düşerek ayın 12'sinde esir oldum. Kumandanın ismi Engelfild (Inglefield) idi, Fakat fırkanınkini veyahud livanın kim olduğunu bilemiyorum." 


Cesetler arasında baygın haldeyken esir alınan 5 Norfolk taburuna bağlı Teğmen William George Stewart Fawkes'ın esir alınmasıyla ilgili olarak verdiği ifade de bunu gösteriyor. Aynı çatışmada esir alınan 35 İngiliz askerinin nasıl esir edildiklerini, ne durumda bulunduklarını belirten ve kendi el yazılarıyla künyelerini yazdıkları belgeler, bugün Genelkurmay Başkanlığı Askerî Tarih ve Strateji Etüd Başkanlığı'nda bulunuyor.





Başkomutan Hamilton'un raporu


Çanakkale'deki İngiliz Başkomutanı lan Hamilton, 'kaybolan birliğin hikayesini', raporunda şöyle aktarıyor:

"Çatışmalar esnasında 163Tugay'a büyük şöhret kazandıran gizemli bir olay gerçekleşti. Savaş sahasının sağında bulunan 5'inci Norfolk Alayı, öyle bir an geldi ki; kendilerini tugayın diğer kısmından da az mukavemet eden bir bölgede buldu. Çatışmalar gittikçe şiddetlendi ve arazi de gittikçe orman ve sarp bir şekle bürünmeye başladı. Bunlar gece karargâha dönebilmek için yol buldular. Fakat, 16 subayla 250 asker, düşmanı sıkıştırmaktan ve sürmekten geri kalmadılar. Bu cesur ve kahraman askerler arasında Sandrigham Malikanesinden askere yazılmış seçkin bir bölük asker de vardı. O zamandan beri, bunların akıbetinden hiçbir haber alınamadı. (Çanakkale İngiliz Orduları Başkomutanı İan Hamilton'un Raporu, Ahmet Altıntaş, Çanakkale 1999)




Anzak Keşif Birliği: 'Bulutta kayboldular'


Yeni Zelanda Keşif Birliği 3 Takımı'ndan üç Anzak askeri, R.Reichart, K.Newnes ve J.L.Newman olayı şu şekilde rapor etmişlerdi: "Birkaç yüz kişiden oluştuğunu sandığımız İngiliz Norfolk alayının bu çökmüş yol ya da dere boyunca 60.Tepe'ye doğru ilerlediklerini fark ettik.  60.Tepe'deki birlikleri takviyeye gidiyor gibi idiler. Ancak söz konusu buluta ulaştıklarında, hiçbir tereddüt göstermeksizin doğrudan doğruya bulutun içine yürüdüler. Tuhaf yer bulutu kendi düzeylerine yükselir yükselmez hepsi birlikte Trakya'ya doğru ilerlemeye başladılar. Kırk beş dakika içerisinde de kayboldular." (Mehmet İ Gençcan,Çanakkale Savaşları ve Menkıbeler, İstanbul 1994)




Teğmen Fawkes:'Teşekkür borçluyum'


Çatışma alanında, cesetler arasında baygın haldeyken esir alınan 5 Norfolk Taburu'na bağlı Teğmen William George Stewart Fawkes'ın ifadesi şöyle:


"12 Ağustos 1915'de Anafartalar'da Karakol Dağı eteğinde bütün alayımız avcıya yayılmış olduğu haldeyken albayımız gelerek ilerlememizi emretti. Fakat, hedefimizin ne olduğunu söylemedi. Türk ateşi o derece yoğundu ki, maiyetimde bulunanlar tamamen yok edildiler, çavuş ile ben kaldım. Yüz yarda kadar ilerledik Çavuş vuruldu düştü, 30 yarda yürüdüm ki, ben de vuruldum. Kendime geldiğim zaman beni ölü zanneden Türkler, vücuduma tüfeklerini koyarak ateşe başlamışlardı. Yine kendimden geçmişim. Tekrar kendime geldiğim zaman, zapt etmeğe uğraştığım Türk siperinin içindeydim bana su, yiyecek verdiler ve omuzlarında taşıyarak, hastalara ilk müdahalenin yapıldığı yere götürdüler. Gördüğüm insani muameleye hakikaten teşekkür borçluyum."




Türk Dışişleri: 'Belgeler ortada'


Türk Dışişleri Bakanlığı, 'All The King's Men' adlı filmle ilgili olarak, İngiliz Dışişleri yetkililerine filmin çekimleri sürerken bir rapor gönderdi Raporun özeti, şöyle:


"All The King's Men adlı filmde Kral V. George'un hizmetkarlarının da bulunduğu 147 askerin kaybolduğu ve esir alındıktan sonra Türkler tarafından öldürüldükleri anlatılmaktadır. 12 Ağustos 1915 tarihinde yaşanan çatışmaların kayıtları, 36 Tümen Komutanı Albay Münip Bey tarafından tutulmuştur. Bu rapora göre, o gün İngiliz kuvvetlerinden geri alınan sahada 300'ün üzerinde ceset belirlenmiş, 35 İngiliz askeri esir alınmıştır. Eğer filmde iddia edildiği gibi savaş esirleri öldürülmüş olsaydı, bunların da diğerleriyle birlikte öldürülmesi gerekirdi. Bu insanlar tıbbi bakım yapıldıktan sonra diğer tutsaklarla birlikte savaş esirleri kamplarına gönderilmiştir. Esir alındıkları tarihten öldükleri veya evlerine döndükleri tarihe kadar bu askerlere ne olduğu, mevcut belgelerden incelenebilir. Ayrıca İngiliz General C.F. Aspinall Oglander'in, 'İmparatorluk Savunma Komitesi-Askeri Bilimler Enstitüsü' için hazırladığı 'Military Operations in Gallipoli / Gelibolu'daki Askeri Operasyonlar, Londra 1932' adlı çalışma da Albay Münip Bey'in bilgilerini doğrular niteliktedir. İngiliz tarihinin resmi kayıtları olarak kabul edilen bu çalışma, İngilizlerin özellikle bu bölgede büyük kayıp verdiklerini ancak esir alındıktan sonra hiçbirinin öldürülmediğini ortaya koymaktadır. Belgeler, Osmanlı savaş esirleri kamplarında bulunanlara insanca muamele edildiğini, uluslar arası sözleşme ve kurallara uygun davranıldığını kanıtlamaktadır. Bunun kanıtını, Uluslar arası Kızılhaç Teşkilatı'nın kamplarda yaptığı periyodik incelemelerden sonra hazırlanan raporlarda da görmek mümkündür. Elbette ki, tarihsel gerçekleri aydınlığa çıkarmak için Türk ve İngiliz belgeleri daha ayrıntılı incelenmelidir. Söz konusu film, bu gerçekleri göz önünde bulundurmadan hazırlanmıştır ve iki ulus arasındaki mevcut dostluğu güçlendirmemektedir."



Süleyman Beyoğlu
Popüler Tarih, Haziran 2000












 Tarihi bir film yapıyorsanız, Tarih yapanlara sadık kalın!..
İftira, yanıltma ve propaganda yapmayın!..